Sır Tutmak

Sır bir namustur; onu koruyan ister kendisine isterse başkasına ait olsun – namusu korumuş olur. Onu ifşa eden ise, şeref ve haysiyetini açıkta bırakmış ve ona değerince itibar etmemiş sayılır. İnsanın, sırrını emanet edeceği kimse, kendisine namus emanet edilecek kadar emin ve onu muhafaza hususunda, kendi namusunu korumadaki titizliği kadar hassas olmalıdır.

Emin olmayana emanet sırrı namus bilmeyene de sır tevdi edilmemelidir. Sır tutma ve başkalarının sırrına saygılı kalma, tamamen irade ve idrakle alakalı insani bir meziyettir. İradesiz kimselerin sır tutmaları beklenemeyeceği gibi; yaptığı işlerin ve söylediği sözlerin akıbetini idrak edemeyecek kadar safderun kimselerin de ketum olmaları düşünülemez.

Bir insanın, emanet ettiği sırrını birkaç defa ifşa etmiş birisine, yine de sır vermesi, onun idraksizliğine ve sırdaş seçiminde aczine delalet eder. İnançla gönlü oturaklaşmış ve gözü açılmış birisi, hayatında bu kadar aldatılıp, bu kadar iğfal edilemez.! İnsan, beyan ve tavzihe lüzum görülen yerlerde, kendisine düşeni anlatmalı; boş yere kalbinin kapağını açarak sırlarını ifşa etmekten katiyen, sakınmalıdır.

Öyle ulu-orta, her yerde, kalbindeki sırları saçıp gezenler, günün birinde hem kendilerini, hem de içinde bulundukları toplumu, önünü alamayacakları bir ölüme sürükleyecekleri, katiyen hatırdan çıkarılmamalıdır. İnsanların kalbi, sırların kabridir, Ahmağın kalbi dilindedir, Akıllının dili mutlu huzurlu aydınlık yarınlara…

Başa dön tuşu
1xbet giriş