Tarımda Çıkış Yolları Konferansı

“Üretmezsek Tükeniriz” konferanslarının birincisi MTSO öncülüğünde 27 Eylül 2019 yılında düzenlendi. O tarihte gündem daha farklıydı ve makro tarım politikalarına odaklanılmıştı. Birinci konferansta gündeme getirilen SEMERAT Holding yapılanması masaya yatırılmıştı ve olumsuzlukları anlatılınca, bu yanlış politika rafa kaldırıldı. Mersin’de yapılan başarılı toplantı ses getirdi ve başka iller de benzer tarım toplantılarına başladı. 19 Mart 2022 tarihinde “Üretmezsek Tükeniriz” konferanslarının 2’incisi düzenlendi.

Konferansa Yerel yönetimler, Oda ve borsalar, çiftçiler, ilaç ve gübre tedarikçileri, tarım ve gıda firma temsilcileri, Ziraat Mühendisleri ve Ziraat Odaları ve ihracatçılar gibi sektörün tüm kesimleri etkin ve geniş çaplı bir katılım sağladı.  Konferansın amacı: Türkiye’de ihmal edilen tarımın önemini ve önceliğini ortaya koymak, sorun ve çözümlere odaklanmak, tarım ve hayvancılıkla ilgili planlama içinde olan kurumların ve yetkililerin buradan çıkacak sonuçları değerlendirmelerini ve göz önünde bulundurmalarını sağlamaktır. Ülke tarım ve hayvancılığının sorunlarına yerli ve milli düşünceleri olan akademisyen, bilim insanı ve çiftinin katkısını koymaktır.

Pandemi ile birlikte yeni bir tarım düzeni başladı. Kendine yetme politikasıyla birlikte birçok ülke “tarımda korumacılık” yapmaya başladı. Yani, üretmiyorsanız, paranız olsa da tarım ve gıda ürünü alamayacağınız dönemleri yaşıyoruz. Tüketim alışkanlıkları değişiyor. Online alışveriş hızlandı. Pandemi kısıtlamalarıyla birlikte konserve gibi uzun raf ömrü olan, saklanabilen paketli ürünler daha revaçta.

Bakliyat gibi uzun süre depolanabilen ürünler popüler hale geldi. Ayrıca, üretmek tek başına yetmemeye başladı. Bunların taşıması ve lojistiği pahalandı ve ithalat daha pahalı hale geldi.

Pandemi sorunu bitmeden üstüne bir de Rusya-Ukrayna çatışması başladı. Küresel bir etkisi olan Rusya-Ukrayna çatışması, bu ülkelerden yağ ve buğday gibi temel gıda ve tarım ürünü ithal eden Türkiye’yi daha da fazla etkiledi. Bu emtiaların fiyatları iç pazarda çok fazla arttı. Yani, ithalata bağlı tarım “sosyal sorun” haline geldi.

Konferansta en çok atıf yapılan sorunlar

  • Tarımda plansızlık.
  • Girdi maliyetlerinin yüksek olması( Gübre, tohum, ilaç,  mazot, yem).
  • Ulusal tarım politikalardan uzaklaşılması.
  • Saha ile diyaloğun yeterli olmaması.
  • Tarım sektöründe hakimiyet kurmaya çalışan uluslararası sermayenin etkin lobisi.
  • Yerli bilim insanlar, akademisyenler ve üreticinin söylediklerinin dikkate alınmaması.
  • Sanayileşmek için tarımdan çıkmak gerekir düşüncesi.
  • Tarım ve hayvancılıkta günlük kararlarla, geçici kararnamelerle bir tarım politikası yürütülmesi.
  • Üretmek yerine ithalata yönelmek.
  • Tarımsal üretimden uzaklaşmanın tarıma dayalı sanayiyi bitirmesi.
  • Küresel ısınma, ekilebilir toprakların azalması.
  • Aşırı nüfus artışı.
  • Tarımda verimsizlik ve yanlış tarım uygulamaları.
  • Bakir topraklarımızın yeterince tarım amaçlı kullanılmaması.
  • Zirai ilaçta dışa bağımlılığın olması.
  •  Zirai ilaç ve gübre desteklerinin çok yetersiz olması.
  • Desteklenen ürün sayısının çok az olması ve destek rakamlarının yetersiz olması.
  • Yerel dinamikler tarım ile ilgili verilen karaların ve planlamaların, süreçlerin içinde olmaması.
  • Tarım ve hayvancılığın bir bütün olduğunun unutulması.
  • Fiyat istikrarının ve öngörülebilirliğin olmaması.
  • Tarım plansızlığın olması.
  • Uzun vadeli tarım politikaları olmaması.
  • Tarım politikaları özerk olmaması.
  • Tarımda ulusal politikalar yerine, politikaların Bakandan Bakana değişmesi sorunu.
  • Kırsalın ve köylerin geri bırakılması, cazip hale getirilememesi.
  • Küresel ısınma ve ekilebilir toprakların azalması ve suyun israf edilmesi.

Milli ve etkin bir tarım politikası ancak milli düşüncelerle oluşur.

Türkiye’de 1980 sonrası sanayi hamlesinde tarımın gereksiz olduğu, “sanayileşmek için tarımdan çıkmak gerekir” gibi yanlış düşünce ve telkinler tarımı bu hale getirdi. Oysa güçlü sanayi ülkeleri aynı zamanda güçlü birer tarım ülkesidir.

Tüm bu sorunlara pandemi ve Rusya-Ukrayna çatışmasının ortaya çıkması sorunları büyüttü.

Tarım ve hayvancılıkta günlük kararlarla, geçici kararnamelerle ve palyatif çözümlerle etkisiz bir tarım politikası yürütülmesi sorunu daha da belirgin hale getirdi.

Çiftçi üretimden uzaklaşıyor. Çiftçinin kar etmeği bir tarım sistemi sürdürülemez.

Tarımda yeterli üretim yerine ithalatı tercih ettik. Türkiye tarımda üreten bir ülke ama nüfusuna yetecek miktarda üreterek gıda arzı ve güvenliğini birçok üründe sağlayamıyor. İthalat yapmak zorunda kalıyor. İthalat bağımlılığı:

Hem yerli üretimi ve üreticiyi öldürüyor,

Hem döviz kaybına ve dolayısıyla cari açığa neden oluyor,

Hem istihdamı olumsuz etkiliyor,

Hem de artık ulusal bir güvenlik meselesi haline gelen gıda arzı ve güvenliği konusunda Türkiye’yi kırılgan hale getiriyor.

Öte yandan, İthalat bağımlılığı tarıma bağlı sanayi üretimini ve sanayileşmeyi de olumsuz etkiliyor. Şeker pancarı ekimini azalması ile kapanan şeker fabrikaları, ayçiçeği ekiminin yeterli olmamasıyla kapanan yağ fabrikaları ve yem fabrikaları, pamuk ekiminden çıkılmasıyla kapanan iplik ve dokuma tesisleri bunun en temel örneğidir. Yani, tarımdan çıkış, sanayideki üretim, ihracat ve istihdamı doğrudan etkilemektedir. Tarım sektörü hiçbir sektöre engel değildir. ABD ve Rusya hem sanayi hem de tarım ülkesidir. Rusya’dan hem buğday hem de S-400 savunma füzelerini satın alıyoruz.

Tarım sadece ekonomik değil, sosyal bir sektör.

Yarattığı istihdamın yanında, tarım ve gıdanın yeterli miktarda varlığı sosyal bir güven ve huzur konusudur. Paranız olsa da tarım-gıda ürünü alamayacağımız zamanlar olur. Şu an o dönemi yaşıyoruz. Param var alırım dönemi bitti. Tarım artık ulusal bir güvenlik konusudur.

Tarımda planlama ve doğru politikalar neden önemli?

Teknolojik ve endüstriyel üretimde teknik bir değişim veya düzeltme yaptığınızda veya süreçte bir değişim yaptığınızda sonuçlarını anında görürsünüz. Oysa, tarımda aldığınız kararların sonucunu ancak bir tarım yılı sonra görebilişiniz.

Eğer kararlarınız yanlış ise bunun ger dönüşü yoktur. Bundan dolayı tarım etkin ve doğru planlamanın en çok gerektiği alandır. Bundan dolayı, doğru kararlar verilmesi ve doğru politikaların kararlaştırılması ancak sektörün tüm dinamiklerinin görüşü alınarak oluşur.

2050 yılında 10 milyar dünya nüfusu beklentisi var. Küresel ısınma, ekilebilir toprakların azalması önemli birer sorun.  Eskiden 1 hektar tarım arazisi 2 insanı doyuruyordu, 2025 yılında 1 hektar tarım arazisinin 5 kişiyi doyurması gerekiyor; yani, verimliliğin artması gerekiyor.

Su kaynaklarını yanlış ve israf ederek kullanıyoruz.  Desteklenen ürün sayısının çok az olması ve destek rakamlarının yetersiz olması tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor.  Yerel dinamikler tarım ile ilgili verilen karaların ve planlamaların, süreçlerin içinde olmaması milli bir tarım politikası oluşmasına engel oluyor. Küresel tarım-gıda lobileri ve tekelleri tarıma yön veriyor.

Tarım ve hayvancılık bir bütündür.

Tarım ve hayvancılık bir bütündür. Türkiye’de tarımın büyük kısmı hayvancılık için yapılıyor. Yem fiyatları çok yüksek. Damızlık hayvanları ve süt veren hayvanları koruyamamak önemli bir sorun.

Fiyat istikrarı olmalı,  öngörülebilirlik olmalı

Tarımda planlama olmalı, bir yıl öncesinden bölgesel planlı üretim yapılmalı. Uzun vadeli tarım politikaları olmaması en temel sorunlardan birisi.  Tarım politikaları özerk olmalı, ulusal politikalarla oluşmalı, Bakandan Bakana değişmemeli.

Kırsalı ve köyleri zenginleştirmeden  tarımı ve hayvancılığı kurtaramayız.

Köyler daha cazip ve yaşanır hale gelmeli. Ortak kullanım depoları, ortak kullanım makinaları ve doğru kooperatif modelleri  ile yeni tarım köyleri yaratılmalıdır.

Eskiden hükümetler değişince politikalar değişirdi. Son 20 yıldır, hükümet aynı olmasına rağmen, Bakan değiştikçe politikalar da değişiyor. Yerel dinamikler tarım ile ilgili verilen karaların ve planlamaların, süreçlerin içinde olmaması.

Birleşmiş Milletler raporları tarım-gıda fiyatlarının %10 yükseleceğini söylüyor.

Kendi bakir, kullanılmayan verimli topraklarımız varken, başka ülkelerde toprak aramak, sözleşmeli tarım yatırımları yapmak milli tarıma darbe vurmak demektir. Önce kendi yerli imkanlarımız kullanılmalıdır. Çözüm tarımda üretimi arttırmak ve üretime seferberliğine gidilmelidir.

Destekler var ama çiftinin gerçek ve acil çözüm bekleyen sorunu girdi maliyetleridir.

Son haftalarda Cumhurbaşkanımız bazı destek müjdeleri verdi.

  1. Tarımsal modern sulamanın yaygınlaşması
  2. Güneş enerjisi ile sulama yapacak çiftçilere destek verilmesi
  3. Çiftçilerin kullandığı kredi limitlerinin arttırılması

Bu üç destek de gerçekten önemli destekler. Bu güne kadar çoktan yapılma gereken destekler.  Ama şu an çiftçilerin yaşadığı dar boğazda, yaşanan olağanüstü sorunlar arasında beklenen destekler daha farklı.

Çifti girdi maliyetlerinden dertli.

Çifti üretim yapmak istiyor ama girdi maliyetlerindeki olağan üstü artış çiftçileri üretimden uzaklaştırıyor.

Çiftçi gübre pahalı diyor.  Mazot, ilaç, tohum pahalı. Bugün sorun budur. Bu girdi maliyetleri konusunda acil destekler verilmelidir.

11 Mart tarihli Resmi Gazetede bir Destek Kararnamesi yayınlandı ama sadece 5 üründe (Buğday, Arpa, Çavdar, Yulaf, Tritikale) dekar başına bir seferlik 50 TL. Çeltikte de dekar başına 8 TL tohum desteği var. Bu çok düşük bir destek. Sıkıntı yaşanan Ayçiçeği bu destekler arasında neden yok?  Bunlar çiftçinin beklediği desteği karşılayacak düzeyde değil.

Gübre fiyatlarından dolayı çiftçi geçen yıla göre %30-40 daha az gübre kulanmış. Bu da verimin düşeceği anlamına gelir.

Mersin tarımda önemli bir konumda.

Mersin tarımda sadece üretici değil, aynı zamanda ihracatçı bir il. Pandemi ile bakliyat tüketimi arttı. Mersin bakliyatın sanayiye dayalı üretimini ve ihracatını yapan bir il. Taze sebze ve meyvenin de başkentlerinden biri. Sorunları birebir yaşayan, çözümleri de bilen bir kent. Kulak verilmelidir.

İthal ettiğimiz tarım ürünlerinin tamamını yurt içi talep için ithal etmiyoruz. Tarım ürünlerinin bir kısmını ithal edip, işledikten sonra katma değer yaratarak yurt dışına satıyoruz. Bu elbette önemli bir kazanım. Ama artık buğday ithal ederek bu lojistik, petrol ve girdi maliyetleriyle sürdürülebilir ve rekabetçi şekilde un ihraç etmemiz mümkün görünmüyor.

Tarım beraberinde birçok sektörü besliyor. Bir çok ülke de destek mekanizmalarını buna göre veriyor. Gıdaya erişimin hayati olduğu bir dönemde devletin destek mekanizmaları yükseltilmelidir.

Sonuç olarak;

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası öncülüğünde başlayan, Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin, AKİB’in, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi’nin ve Akdeniz Ziraat Odası’nın destekleriyle gerçekleşen “Üretmezsek Tükeniriz -2” Tarımda Çıkış Yollar Konferansı milli düşüncelerin, yerli üreticinin, çiftçinin ve ilaç, gübre, tohum üretimi ve satışı yapan tüm tarım paydaşlarının sorun tespiti ve gerçek, sahadan gelen çözüm önerilerinin konuşulduğu etkin bir buluşma oldu. Tarım ülkemiz adına stratejik bir konudur. Tarım sosyal bir huzur ve güven meselesidir. Tarım sanayinin temelidir. Tarım zenginliktir. Tarımı artık teknoloji ile buluşturmak, verimliliği sağlamak, üretime odaklanmak, tarıma dayalı sanayiyi geliştirmek, hatta bunu bir tarım seferberliğini dönüştürmek başlıca görevimizdir. Aksi halde   “ ÜRETEMEZSEK, TÜKENİRİZ”…

Başa dön tuşu
1xbet giriş